top of page
indir.webp

*Sait Faik Abasıyanık: İnsanın ve Doğanın Naif Ses*

 
Sıradanın Şairi, Denizin Öykücüsü  

*: Bir Şehir Senfonisinin Bestecisi*  
Türk öykücülüğünün kırılma noktalarından biri olan Sait Faik Abasıyanık (1906-1954), sıradan insanların yaşamlarını şiirsel bir dille dokuyarak edebiyatımıza yepyeni bir soluk getirdi. Balıkları, martıları, balıkçıları, işsizleri ve kenar mahalle insanlarını öykülerinin merkezine alan Abasıyanık, “*insanı anlatmak*” derdiyle kalemi eline alan bir yazar olarak, gerçekçiliği lirizmle buluşturan benzersiz bir üslup yarattı. Onun öyküleri, İstanbul’un sokaklarında, Adalar’ın kıyılarında ve insanın en naif hallerinde gezinen bir seyyahın not defteridir.  

---

*Çocukluk ve Gençlik: Adapazarı’ndan Paris’e Bir Yolculuk*  
Sait Faik, 18 Kasım 1906’da Adapazarı’nda dünyaya geldi. Babası kereste tüccarı Mehmet Faik Bey, annesi Makbule Hanım’dı. Ailenin maddi refahı, onun özgür bir çocukluk geçirmesini sağladı. İstanbul’da başladığı eğitimini, babasının isteğiyle Bursa Erkek Lisesi’nde tamamladı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde bir süre Türkoloji okudu ancak akademik disipline uyum sağlayamayarak Fransa’ya gitti.  
1931-1935 yılları arasında Grenoble ve Paris’te geçirdiği dönem, sanat anlayışını derinden etkiledi. Fransız edebiyatından André Gide, Jean-Paul Sartre gibi isimlerle tanıştı; özgürlükçü ve bireyci bir bakış açısı geliştirdi. Ancak asıl ilhamını, İstanbul’un sokaklarından ve deniz kokusundan alacaktı.  

---

*Edebiyatın Sularında: Öykücülüğün Doğuşu*  
İlk öyküsü “Uçurtmalar” 1929’da Milliyet Gazetesi’nde yayımlandı. 1936’da ilk kitabı Semaver ile okurla buluştu. Bu kitaptaki öyküler, bir tarafta Anadolu’nun sessizliği, diğer tarafta İstanbul’un kalabalığı arasında gidip gelen karakterlerle doluydu.  
- *Şahmerdan* (1940) ve *Lüzumsuz Adam* (1948) gibi kitaplarıyla öykücülüğünün zirvesine ulaştı.  
- *Alemdağ’da Var Bir Yılan* (1954) ile şiirle öyküyü birleştiren deneysel bir dil yarattı.  

Sait Faik, geleneksel öykü yapısını reddetti. Olay örgüsünden çok, *“an”*ların ve *“duygu”*nun peşinden gitti. Kahramanları balıkçılar, çocuklar, işsizler, sokak köpekleri ve hatta denizin dalgalarıydı.  

---

*Temalar: Deniz, Yalnızlık ve İnsan Sevgisi*  
Sait Faik’in eserlerini üç temel tema üzerinden okumak mümkün:  
1. *Doğa ve Deniz*: Öykülerinde deniz, bir karakter kadar etkindir. Balıkların ıslak pulları, martıların çığlıkları, sandalların gıcırtısı, okuru bir İstanbul şiirine davet eder.  
2. *Yalnızlık ve Toplumsal Dışlanmışlık: *“Lüzumsuz Adam” gibi öykülerde, modern hayatın içinde kaybolan bireyin sessiz çığlığı duyulur.  
3. *Evrensel İnsan Sevgisi*: Sait Faik, toplumun “kenar”ında yaşayanları anlatırken yargılamaz, onlarla birlikte hisseder.  

*Dil ve Üslup*:  
- Şiirsellikle iç içe geçmiş yalın bir dil,  
- Doğa betimlemelerinde izlenimci bir tavır,  
- Diyaloglardan çok iç monologlara yaslanan bir anlatım.  

---

*Hastalık ve Yaratıcılık: Son Durak Burgazada*  
1951’de siroz teşhisi konan Sait Faik, ömrünün son yıllarını Burgazada’daki köşkünde geçirdi. Bu dönemde yazdığı öykülerde ölüm teması daha belirginleşse de, yaşama tutkunluğunu hiç kaybetmedi. “Havada Bulut” (1951) ve “Son Kuşlar” (1952) gibi eserlerinde, doğanın tahribatına dair kaygıları öne çıktı.  
11 Mayıs 1954’te hayata veda ettiğinde, ardında Türk edebiyatının en insancıl miraslarından birini bıraktı. Vasiyeti üzerine Burgazada’daki aile mezarlığına defnedildi.  

---

*Miras: Bir Öykü Devrimcisi*  
Sait Faik, Türk öykücülüğünü kökten değiştiren bir isim oldu:  
- *Edebiyatımızda Modern Öykünün Öncüsü*: Olay yerine “an”ı, kahraman yerine “sıradan insan”ı koydu.  
- *Evrensel Bir Ses*: Eserleri 20’den fazla dile çevrildi; Uluslararası Mark Twain Derneği tarafından onur üyeliğine seçildi.  
- *Sait Faik Hikâye Armağanı*: Anısına 1955’ten beri verilen bu ödül, Türkiye’nin en prestijli edebiyat ödüllerinden biridir.  

*Tartışmalar ve Eleştiriler*  
Bazı eleştirmenler, onun “olaysız” öykülerini “eksik” bulsa da, bu duruşun bir tercih olduğu artık kabul görür. Sait Faik, edebiyatı “hayatı olduğu gibi yakalamak” olarak tanımlamıştır.  

---  
*Son Söz: Denize ve İnsana Dair*  
Sait Faik Abasıyanık, bir yazarın kalemiyle nasıl “dünya vatandaşı” olabileceğinin kanıtıdır. Öyküleri, Burgazada’nın rüzgârını yüzünüzde hissettiren, İstanbul’un balıkçı kahvelerinde çayınızı yudumlatacak kadar samimi bir dille yazılmıştır. Belki de en çarpıcı yanı, okura şunu fısıldamasıdır:  
“Yazmasam deli olacaktım.”  

---  
*Edebiyat Dergisi Notu*: Bu yazı, Sait Faik’in öykü denizinde kürek çekmek isteyenler için bir pusula niteliğindedir. Onun satırlarında kaybolmak, insanı ve doğayı yeniden keşfetmek demektir.

bottom of page